2.3.11

ADALET Mİ BU ŞİMDİ??

Bugün itibari ile yasaklar kendini iyiden iyiye göstermeye başladı ve şuan binlerce bloga girilemiyor, önerilen dns ayarları ise yalnızca geçici çözümler sunuyor yada kendi kendimize tatmin sağlıyor.

Buna karşılık  "Blogger'ların" bir kısmı ne olduğu hala anlamadı"?", kimisi ise hiç mi hiç "umursamadı", kimisi  trajikomik bişekilde açılan destek sayfalarında bloğunun reklamını yapma peşine düştü, %20'si kendini wordpress'in soğuk kollarına attı, bir kısmı ne olur-ne olmaz diye sadece arşivini yedeklemekle yetindi, kimimiz görüntülenemeyen resimlerle reader'dan takibe çalıştı, bazılarmızda içindekileri face sayfalarına döktü ama yinede mutlu olamadı çünkü; bloglar bizlerin CAN DAMARIYDI....


...AMA tepkisiz onlarca çoğunluğa karşın bizler http://www.facebook.com/blogumadokunma da birleştik...
Blog okuyan, yazan herkesi oraya bekliyoruz lütfen destek olun, lütfen paylaşın!


Sonuç ne olur, nasıl gelişir bilemiyorum ama ortada koskocaman bir haksızlık söz konusu, 3-5 kendini bilmez yüzünden binlerce-milyonlarca blogger bunu haketmedi!!

14.2.11

Konu: Hediye Kutularını Süslemek - Konsept; "Sevgililer Günü"

Merhaba :)

Bana artık bııııyyyyk geldi bu nedir yahu bir haftadır, kafamı hangi tarafa çevirsem, kırmızı kırmızı simli kalpler ve hep aynı replik "Sevgililer Günüüüü bik bik ibibik...."



Kalpçik



Tabi getirisi de ayrı şimdi, düşündüm de şu bana yangın var diye bagırtacak aşamaya getirten Sevgililer muhabbeti sayesinde blogumu güncelleme fırsatı bulabildim :)
Öyle ki sülfile makasımı ve renkli kağıtlarımı bir arayışım vardı görmeliydiniz, birara bulamayacağımı anlayıp ağlamak istedim :)
Çünkü uzun zamandır arşivde duran bu paketleme önerisini illa illa kafama koyduğum gün yapmasaydım kesinlikle keyfim kaçardı!

Neyse uzun lafın kısası, öneri; Anne Kaz'ın şu konusundan çıktı. Oradaki kutular muhteşem olmuş, özellikle bir tane daha vardı ki kesinlikle yapılmalık..

24.12.10

Kitap Sayfaları

Wuuu... Neredeyse 2 ay olmuş yazmayalı, ama bu blog daha iyilerini de görmüştü diye hatırlıyorum, daha uzun soluklu rekorlar da kırmıştım yani :)
Bloğu kış uykusundan kaldırma konum; okuduğum kitaplar. Şöyle bir tarihe bakıyorumda 1 yıl içinde okuduğum kitaplar hepi topu bukadarcıkmış. Bunlarda öyle gidilip hususi alınmış kitaplar değil market indiriminden faydanmak amacıyla alınmışlar. Önümüzdeki yıl eski hızıma kavuşmayı hedefliyorum bakalım olabilcek mi?



Kipitaplarım 2



Saray Sürgüne Son Padişah Vahdettin- Ayhan Buz;

Kitabın tanıtım kısmında Vahdettin in ağzında dökülen şu sözler insanı etkiliyor
“Karşınızda köklerinden koparılmış, bir girdapla sahile fırlatılıp atılmış bir kazazede var. Ben bu kargaşa içerisinde önümde daha ne kadar yol kaldığından habersizim ve bu işin neticesini de sadece Allah biliyor.
Ne yapabiliriz ki? Kader, bu konuda düşündüğümden farklı bir yol çizdi. Ben, dindar bir insanım. Vazifemi çok karmaşık bir dönemde, bir insanın yapabileceği en iyi biçimde tamamladığıma bütün yüreğimle ve kat’iyetle inanıyorum. Osmanlı Saltanatı’nın en tartışmalı dönemlerini konu edinen son kitap. Zaman zaman Mustafa Kemal ile yollarının birleşme anları, ona yardımları, zaman zaman ondan kaçışı, karşı çıkışları ve sonunda yurdunu terkedip gitmesiyle son bulan bir hayat hikayesinin derlenip toplanarak bu kitapta birleştirilmiş halini görüyoruz...
Tarihe meraklı iseniz eğer; benim yazlnıca yolda okumak için aldığım bu cep boy kitabı 1-2 günde bitirebilirsiniz.


Khaled Hosseını- Uçurtma Avcısı;
Bu kitap üzerine ne yazılabilir ki, eminim birçoğunuz okuduz ve okuyan kitlenin bir çoğu da uzun zaman etkisinden kurtulamamıştır..
Kitabın giriş kısmı bir parça ağır ilerliyor, ama sayfalarda dolaştıkça heyecan ve hüzün hakim oluyor üzerinize.
Kesinlikle okunması gereken seveceğiniz bir kitap...

İskender Pala- Katre-i Matem;
Katre-i Matem, müzayededen alınan elyazması bir kitabın hikayesi olarak başlıyor.
Kitap içinde kitap niteliğinde ki "bu güzellik" sizi hakikaten bambaşka bir dünyaya Lale devrine doğru bir yolculuğa çıkartıyor.
Kitabın yine giriş kısmı oldukça zor ilerledi bende, adeta zevksizdi diyebilirim.
Bunda birazda bu kitabı okumaya başladığım dönemde çook meşgul olmamında etkisi var kafam başka şeylerle meşgulken kitaba bir türlü dalamamam beni ondan uzun birsüre soğuttu. Neredeyse 2 ay gibi bir zaman ara verdim, arada başka kitaplar okudum ama nedense birtarafa bırakılmış kitaplara dayanamam, sanki yavrusunu sokağa bırakmış anne gibi hissediyorum kendimi..
İyiki bu huyum var ama, çünkü kitabın ortalarına doğru geldikçe ilgiyle okudum, bitirdim ve çok sevdim.

Ejderha Dövmeli Kız- Stıeg Larsson;
Söylenecek tek söz var oda; "soluksuz okunacak düzeyde, sürükleyici bir kitap." Kurgu ve karakterler mümkemmeldi!... Sırada serinin ikinci kitabı Ateşle Oynayan Kız var..



Kipitaplarım



Bu yukarıda görmüş olduğunuz kitaplar ise; en üstte bahsettiğim kitaplara oranla çerez niteliğindeydi. 4'üde biyogrofik roman niteliğinde ve hepside hüzün yüklü özellikle Miralayın Kızı Süreyya. Çerez gibi olsalarda hepsini severek okudum..
Çok öpüyorum sizi sevgiler..

18.9.10

Anne Olmak

Bebeğimiz olsa mı - olmasa mı? düşüncesinin karasızlıkla sürünceme de kaldığı o günlerin ardından, hamile olduğumu hissettiren ilk baş dönmesin de hissetiğin kalp çarpıntısıyla başlayan süreçteki şaşkın kadın...

İlk testte bana nanik yaptığı an sanki yıllarca bekliyormuş gibi gecenin bir yarısı tüm millete duyuran pek görmemiş kişi..

Bir nohut kadar ki haline duygulanıp gözleri dolan umarım sağlıkla gelişir diye dua eden tedirgin kadın..

Kalbinin sesini ilk duyduğunda oan cümle müzikleri hafızasından silen ve o ritmi ,o sesi yüreğinin en derinine kazıyan kişi..

Karnında ki ilk kıpırdanışını hissettiğimde, varolduğuna işte ancak ozaman inanan ama sonuca dair hiçbirşey kestiremeyen acemi kişi!...


17 Eylül Cuma



Ya doğduğun o an; işte o tarifsiz heyecanın ve çektiğim acıların seninle noktalanmasıydı. Beni "işte anne oldum" duygusuna kaptıran tek şey; o soğuk doğumhane de kucağıma verilen sıcacık, yumuşacık "sen"i nihayet görmekti...

Bunları neden yazıyorum derseniz? Oğlum, salı sabahı okula başladı (hazırlık sınıfı) yani diğer adıyla anaokulu öncesi eğitim'in oğlum için ilk günüydü..
Ogünkü heyecanımızı tarif edemem ama, babasıyla beraber hissettiklerimizi bir videoya çektik sakladık çok güzel bir anı olacağı düşündesindeyiz...
Elbette öğretmeni ve arkadaşlarıyla tanıştığı ilk anı ve okul'unda yaptığı ilk kahvaltısını da videoya aldık..

Bir haftadırsa, içinde bulunduğum haleti ruhiyeyi tek bi çatı altında toplamakta zorlanıyorum.
Heyecan desem; belki, panik desem; evet, huzursuzluk; sonuna kadar, peki tavan yapmış annelik duygusuna ne demeli bol miktarda da ondan.. 
Uzun saatler ayrı kalmaya henüz başlamadan duyulan özlemin kokusu; "elbette ki" .
Gurur, sevinç, peki; korku!
Herşey, herşey var işte oyüzden bugünler de dokunmayın ağlayabilirim!.

5.8.10

Hediye Paketlerimizi Süsleyelim

Son zamanlarda siparişlerim için, aşağıdaki gibi geri dönüştürülmüş kağıtlardan yapılan karton kutuları tercih ediyorum.
Bu renk kutular; geri dönüştülmüş olduğundan doğa açısından içim rahat , hem hafif, hem daha ekonomik, hem süslemesi diğer renkli kutulara nazaran çok daha kolay çünkü her renk yakışıyor.
Özellikle hasır ip en favorim, yanına bir iki renkli birşeyler, kuru çiçekler, şifonlar, delikli puanlı tüller v.s... ile şahaserler çıkarabiliyorsunuz.



02


Bense bu sefer, sizin belki bir çok yabancı blogda gördüğünüz benimse ilk kez yapılışını Anne Kaz 'da gördüğüm bu pom pom gülleri kullandım ve yanılmıyorsam Martha ablamız yapıyordu :) Doğum günü ve özel günler de duvara ve tavana asmak için bir altenatif olarak sunulmuştu ama görüldüğü gibi heryerde kullanılabilir nitelikte hoş birşey :)



Kısacası, böyle özenle hazırlanmış bir hediye paketini alan kişi kendini fazlasıyla özel hissedecektir değil mi?


Kutu Detayı


Yapılışını ekledim yalnız işlerimden dolayı açıklamasını akşam üzeri ekleyebilicem ama fazla bekletmicem söz :)
Demişim, ayın 5 'inde. Şimdi ise 7 'si olmuş ve ben ancak ekleyebiliyorum ayrıntılı yazıyı ama çok işim var bugünler de, birhayli de yorgunum. Sıcakta ısınmış laptopla haşırneşir olmaktan çok serinleyecek aktivitelerim olsun isterdim ama işlerim öyle çok ki oda olamıyor. Herneyse beklettiysem affola :)

GÜNCELLEME:7 Ağustos 2010

1. 50 cm uzunluğunda ki gramafon kağıdını (bu kağıt bildiğime göre krapon kağıdından çok daha incedir, bu çiçek için en uygunu da bu kağıttır,hemen hemen her rengi vardır, kırtasiyeden gramafon kağıdı diye isteyiniz) 25 'er cm aralıklarla 4 'e katlayınız,

2. Makas ile kat yerlerini kesip,

3. birbine bağımsız ve aynı eşit uzunlukta 4 adet kağıt elde ediniz.

4. Eğer çiçeğin orta kısmını sizde benim gibi farklı bir renk yapmak isterseniz aynı boy ve uzunlukta başka bir renk gramafon kağıdı daha kesiniz. Kesme işlemini sülfile makası ile yaparsanız çok daha havali bir duruşu olur ama yoksa hiç sorun değil nomal bir makaslada isterseniz minik minik kesikler de oluşturabilirsiz, bunun için bol vaktiniz ve kağıt kesme hobiniz varsa zevkli bir iştir :) Yoksa normal makasla normal normal kesin oda yeterlidir ve çiçeğinizin güzelliğinden birşey de kaybettirmez.

5. Hani eskiden yelpaze yapardık gazetelerden hatırlar mısınız? Uzun kağıdın dar kısmından diğer dar kısmına doğru ters düz yaparak küçük küçük katlardık işte aynı katlama işlemini bu 5 katlı gramafon kağıdı ile yapıyoruz.

6. Tam olaraksa, resimde görüldüğü gibi eşit uzunluklarla birkaç kez katlanmış bir nevi yelpazemiz hazır oluyor :) elbette bir ucunu kıvırıp kendinizi ferahlatmak size kalmış ama devam edelim derim ben.

7. Hani buzdolabı poşetlerinin içinden çıkan şu içi metal, dışı kağıt olan poşet bağlayıcıları bilirsiniz, ben onu hiç kullanamıyorum nedense ve poşetler bitene kadar da kutunu içinde bekletiyorum çöpe atarkende içim sızlıyor yahu :) Kullanılmadan atılan herşeyde üzüntü duyuyorum işte her alınan şeyin hakkı verilmeli diye düşündüğümden...

8. İşte o bağlayıcıların 3 tanesini uzun uçlarından birbirine ekliyoruz ve uzun bir bağlayıcı elde ediyoruz.

9. Yaptığımız bağlayıcıyı yelpaze görünümlü çiçek taslağımızın tam orta göbeğinden hafifçe bağlıyoruz :)

10. İşte en zevkli kısımlardan birisi daha, her kağıt katmanını elimizle geriye doğru -dikkatlice ve yırtmadan!- açıyoruz.

11. Ben ilk yarıyı açtım bile

12. İkinci yarıyı da açıp bitiyoruz yalnız eğer biryere yapıştıracaksak ikinci yarıyı dah az açınız ve o kısmı altta bırakıp yapıştırın. Eğer ki havada sallanacak birşey yapmak isterseniz her iki kısmında olabildiğine açın top gibi birşey olsun.

 İşte bu kadarcııık. Yeni bir yapım aşamasında -ki bu nezaman olur  bilmiyorum- görüşene değin hoşçakalın dostlar...


01


Sevgiler.

12.7.10

Selam Olsun Herkese ve Çekiliş :)

Uzak yollardan geldim blogum bi dinleneyim bak neler anlatıcam sana...



Ayvalık


Arkadaşlar merhaba, nerelerdeydim çoktandır, merak eden 3-5 kişinin merakını gidereyim sizlere selam edeyim diye uğradım bloguma. Yoksa uğrayacağımda yoktu çünkü tembelliğin dibine vurdum ayda 2 bilemedin 4 kere anca blogumu günceller oldum sebebi ise malum tatil modu..
Nereye mi gittim?

Şöyle bir Ayvalık- Sarımsaklı plajlarında fink atıp, kah yatarak kah denize dalarak, oturduğum anlarda ise ayvalık tostuna gömülerek, ayvalığın etraftaki adaların eşsiz eşsiz güzellikteki koylarında (Çıplak ada, Şeytan tepesi, Cunda adası v.s..) sualtı dalışı yaparak (:p desemde inanmayın) çoğunlukla balık ve kuma kaykılarak :) ve en çok da güneş'e iliklerime kadar doyarak geldim canlarım cananlarım...

Gelmişken de;
dobiş göbeğimi saklayan öpücüklü tshirt ve en sevdiğim ayakkabılarımla :) size poz vereyim dedim ama üst kısmın fotosu yarın :P dermişim:) Bundan kime ne değil mi? Ne yapmışım ne etmişim de nerdeymişim? peh peh çok lazımdı derim kimi zaman sevmediğim bi bloga denk gelirsem valla ne deseniz haklısınız sevmiyorsanız çıkıverin anacım.
Zaten elimde orda olduğuma dair 2, bilemedin 3 şekilsiz şemalsiz manzara fotosundan başkada fotom yok size ordan burdan bulduğum fotoları ekliyorum artık :) ordan azcık bilgi sahibi olabilirsiniz ama kısaca anlatmam gerekirse ki bu 1 haftayı nasıl anlatsam bilmiyorum şahane bir yer Ayvalık-Sarımsaklı.




Capcanlı eğlenceli ve ılık havasıyla insanı kendine aşık eden ve birdaha birdaha kendine çağıran biryer yalnızca bir parça bakıma ihtiyacı var okadar ama deniz kum güneş 3'lüsünden detaylara takılmaya fırsatınız kalmaz emin olun gittiğinize pişman olmazsınız...
Kısacası arkadaşlar ben gittim gördüm bol bol yedim, yattım, yüzdüm :D tembelliğin dibine vurdum ve en önemlisi son gün yaptığımız tekne turuyla (cömert kaptan) gülmekten yarılmak deyimini bizzat yaşadım ve sonunda mutlaka ama mutlaka birkez daha gitmeye karar vererek döndük...

Tatil mevzusu budur arkadaşlar anlat anlat bitmez bilirsiniz, başka konuya geçelim.
Fulyamda çok güzel bir çekiliş var http://fulyabozkurt.blogspot.com/2010/06/fulya-bozkurt-2-kisiye-saat-hediye.html  ben katıldım siz de bu şahane ürünlerin olduğu fırsatı kaçırmayın derim.
Katılan herkesin şansı bol olsun yada benim şansım bol olsun yada şöyle diyelim iyi olan kazansın :D

Bu satıralara kadar beni okuyan herkese cipcivelek bir hafta dilerim efenim, sevgiyle kalın :)

28.6.10

2010 İsmek Ahşap Boyama Branşı

İstanbul'a aşık bir blog yazarı bunları gördüğünde ne yapar? Elbette hayranlıkla uçuşan martıları seyre dalar...
Bayıldığım bir çalışma fırça tutan eller  hiç yorulmasın emi?


44





3




5





6



1




2

25.6.10

İsmek 2010 Rölyef Branşı











Öyle çok çalışmalar vardı ki ben sadece eski İstanbul çalışmalarına yer vermek istedim..
İyi seyirler..

21.6.10

2010 Feshane İsmek Sergisi İğne Oyası Branşı



Her sene düzelenen geleneksel elsanatları İsmek sergisine bu yıl ancak son günlerinde gidebildim.
Niyetim gizli merakım kurdele nakışlarını görebilmek, birkaç güzel kare yakalamak, şahane tekniklerin olduğun kitaplardan edinmekti.
Oysa bu sene sergi öyle, öyle, öyle minik ve gösterişsizdi ki geçen yıl hayranlıkla geze geze, izleye izleye bitiremediğim, şarjımın azizliğine uğrayıp fotoğraflayamadığım, fotoğrafladıklarımı ise bilgisyarımın azizliğinden sizlere gösteremediğim kurdele nakışları bölümüne ayrılan sergi alanı tüm branşlar gibi çok ufaktı ve ürünler çok azdı.
Benim için tam birhayal kırıklığı oldu...

Neyse yakaladığım birkaç güzel kareyi paylaşmama mani değil elbetteki bu durum.
Bu sebeple 1-2 gün ismek sergisinden alıntılar olacak blogumda. İlk olarakta, geçen yıl ziyaretçilerimin en fazla talep gösterdiği iğne oyaları...




20


Ürünlerin çoğu satıştaydı  mesela, bu üstteki tablonun fiyatı 500 lira.
Açıkçası böyle minicik bir iğneyle resmen kuyu kazılarak yapılan bu emeğe değer derim, o eller o gözler nasıl ilmek ilmek dokumuş takdir ettim. Hoşuma gitmeyen tek teş altın sarısından hiç hoşlanmadığım için çerçeve kısmı.

Aslında bizler ürünlerimizi sergilemeyi bilmiyoruz gibi geliyor bana mesela, bu nakış çok daha modern bir tabloya uygulansaydı günümüze daha uygun olmaz mıydı?
Veya tabloyu geçelim hani görüyoruz ya zaman zaman  (beyaz'a boyanmış) dal parçalarından yapılmış çerçeveler, bu tabloya çok daha hoş olmaz mıydı? yada, iğne oyasının yiten değerini (ayy kim yapıcak bunu iğneyle bunu yapmaya ömür ister, hem artık oyamı kaldı! şekerim diyenlere inat) bir adım daha günümüze uyarlayarak sergilenemiz miydi?


19




17





16


10


Mesela şu üstteki örtü çok hoştu fiyat olarak 300 yada 200 gibi birşey hatırlıyorum ve yine altın varaklı çerçevesi ile şu tablo..



13


Ve bir de bu alttaki şeker, fiyat (200) lira.


12



14


Tüm kursiyerlerin gözlerine ellerine sağlık ve umarım ürünleriniz değerini bilenler tarafından satınalınmıştır...


NOT: Resimlere tıkladığınızda flickr hesabıma yönlendirileceksiniz, orda all-size yazan kısma tılayıp büyük boylarını inceleyebilirsiniz.

14.6.10

İnci Peçetelikler

Geçen haftalarda domainimin 1 yıllık süresi dolmuştu yenilemeyedik sebepse; ne kullandığımız e-postamızı, ne şifremizi hatırlayamadık. Bu böyle 10 gün kadar sürdü ve 10 gün'ün sonunda jeton nihayet düştü de halledebildik.

Merak edip mail atanlar oldu teşekkür ederim iyiki varsınız, mutlu oldum çünkü.

Bu süre zarfında fotoğraf makinamı tamire bıraktık ve hala gelmedi. Yapılacak işler var yapılmadı ve bitecek işlerde bitmedi haliyle, çünkü biz sadece tatile odaklandık ve deliler gibi şafak sayıyoruz, gidip dönünce ikimizinde boyu uzayacak diye umuyorum :)




Üstteki peçeteliklerse sahibine çoktan ulaştı, son hali bu şekilde ve birara pasajda listelerim ama o ara hangi ara olur bilmiyorum çünkü, pasaja bişey eklemeye öyle üşeniyorumki taş taşımış gibi sıkılıyorum, bunalıyorum. Özellikle etiket ve kullanılan materyaller kısmını doldurmak işkence gibi geliyor...
Neyse bugün gezme günüm hadi ben kaçıyorum.

Sevgiyle..